Kriz Yönetimi ve İş Yaşamı
Bir kişi, neredeyse ömrünün 30 yılını iş hayatında geçiriyor. Günümüz dünyasında bu çok normal ve hatta olması gereken bir şey. Öyle ki doğa gereği canlılık faaliyetini sürdürmenin ilk gerekliliği olan topluluk oluşturmanın verdiği sorumluluk ile görev dağılımı yoluna giden insanlar mecburen bir görev almak zorunda. Bu sebeple hayatının her döneminde istese de istemese de çalışmalarına devam etmekte.
İçindekiler
İhtiyaçlarına kaynak oluşturabilmesi gereken birey, bütün zorluklara rağmen iş yaşantısında tutunmak zorunda olmakla beraber çoğu zaman üzüntüsünü de sevincini de içinde yaşar ve işine devam eder. İşte böyle zamanlarda kriz yönetimi dediğimiz kavram ortaya çıkıyor. Kimileri böyle zor zamanlarda yaşadıkları süreci doğru yönetemez ve hezeyana uğrarlar. Oysa süreci doğru kontrol edebilen kişiler böyle zor zamanlarda bile ne krizler atlatmış, kayıplar vermemiştir.
Temel husus “Ruh Sağlığı”
Yaşanılan sorunların bir arka planı olabilir. Hatta bu sorun ailenizin içinde, çalıştığınız işyerinde, dostlarınızla ilişkilerinizde kısacası hayatınızın ana hatlarında bulunabilir. Böylesi önemli sorunlar ise göz ardı edilmemelidir çünkü hasıraltı edilen bu sorunlar sonradan yığılarak büyüyen bir çığ gibi devleşecek ve daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Ruh sağlının korunması bu yüzden önemli bir husustur. Psikolojik olarak konforu yerinde olan insanlar olaylara daha yukarıdan bakabilir ve sorunları tüm yönleriyle ele alabilirler. Bu sayede kriz oluşumunda ve hatta kriz anlarında dahi söz sahibi olacak ve sorunu tek ses olarak çözebileceklerdir.
Kriz Yönetimi’nde hedefler ve yaklaşım.
1) Bireyin yaşama biçiminin revize edilmesi
2) Bireyin sağlığının tehlikeye sokan durumların engellenmesi
3) Ruh sağlığının korunması
4) Hasta yatışı olmadan sosyal hayat içerisinde tedavi safhası
Kabul edilmeyen gerçekler: ”Çıkmaz Sokak”
Bir de farklı bir pencereden bakmalı insan olaylara. Kabullenmezse eğer, bunca olumsuzluk ne bedeller ödetebilir kişiye? Kriz yönetimi bir yana dursun yetkin olmayan insan çocukça kararlar almakla beraber altından kalkamayacağı işlere imza atar. Artan sorumluluğunun bilincinde olmadan hataları bir bir sıralamaya başlar. Bu olaya psikoloji ile uğraşanlar “domino etkisi” demekte. Aslında domino etkisi iyi veya kötü olarak ayrılmaz. Sadece olayların kökenine göre devam edeceğine dair ortaya sunulan bir fikirdir. Kötü bir olayın ardından aksilikler gözlenebilir. Bu aksiliklerin temeli yine kişinin kendisi de olabilir. Fakat “domino etkisi” fikrinde ana etken olarak olaylara bakış açımız bize gerçekten hatanın kimde ya da neyde olduğunu gösterecektir.
Balonu Patlatma!
Bir başka yaklaşım olarak kişilerin kriz yönetiminden önce kendilerini frenlemeleri için zihinlerini belirli zaman aralıklarında boşaltmaları, dinlendirmeleri gerekir. Bu sayede zamanla biriken kötü düşünceler yine zamanla zihni terk edecektir. Bu duruma en iyi örnek balonlardır. Balona sürekli hava dolması durumunda bir süre sonra patlayacaktır fakat belirli aralıklarla havanın serbest bırakılması ile balonun şişkinliği bir nebze azaltılır. Olaylara da bu gözle bakılması kişilerin daha rahat hissetmesini sağlayacaktır.
Diğer yazılarımıza da göz atmak ister misiniz?