Yapılan son bir araştırmaya göre, genetik açıdan yüksek tansiyon ve yüksek LDL kolesterol seviyeleri, yaşam boyunca koroner kalp hastalığı riskini artırıyor. Bu bulgu, özellikle 55 yaşından önceki yüksek tansiyon ve kolesterol düzeylerinin, ilerleyen yıllarda kan basıncı ve kolesterol seviyelerine bakılmaksızın, kalp hastalığı riskini yükselttiğini gösteriyor.
İçindekiler
Genetik Faktörlerin Kalp Hastalığı Üzerindeki Etkisi Ortaya Kondu
Araştırmacılar, yüksek tansiyon ve yüksek LDL kolesterolün gelecekteki kalp hastalığı riski üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olduğunu belirtiyorlar. Ayrıca, bu iki risk faktörünün erken tedavisinin yanı sıra yaşlı yetişkinlerde sürekli tedavi gerekliliğini vurguluyorlar.
Wake Forest Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden kardiyoloji profesörü Michael Shapiro, “Bu çalışma, genç yaşlardaki yüksek kan basıncı ve LDL kolesterolün, ilerleyen dönemlerde yapılacak müdahalelerden bağımsız olarak, yaşam boyu kalp hastalığı riskini önemli ölçüde artırdığına dair kesin deliller sunuyor” dedi.
Bu bulgular, genetik faktörlerin kalp hastalığı riskini artırdığına dair önemli kanıtlar sunarken, erken yaşlardan itibaren bu risk faktörlerinin kontrol altına alınmasının ve tedavi edilmesinin gerekliliğini vurguluyor.
Kalp Sağlığı Üzerine Yapılan Genetik Araştırma: Kalp Hastalığının Arkasındaki Genetik Bağlantılar
Koroner arter hastalığı, kalp atardamarlarının yeterli oksijenli kanı kalbe taşıyamaması ve sonuç olarak kalp krizlerine yol açabilen bir durumdur. Bu rahatsızlık, kalbin atardamarlarında plak oluşumuyla ilişkilendirilir.
Yüksek LDL kolesterol düzeyleri, düşük HDL (“iyi”) kolesterol, yüksek tansiyon, aile geçmişi, diyabet, sigara kullanımı, menopoz sonrası dönem (kadınlarda) ve 45 yaşından büyük olmak (erkeklerde) gibi faktörler koroner kalp hastalığı riskini artırabilir. Ancak, plak oluşumu hayatın erken dönemlerinde başlasa da, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsenerek bu risk faktörlerinin azaltılması mümkündür.
Yapılan yeni bir araştırma, Mendel randomizasyonu adı verilen genetik bir çalışma yöntemiyle kalp hastalığı riski üzerine ışık tutuyor. Bu yöntem, farklı gen varyantlarıyla bireylerin doğumundan kaynaklanan yüksek kan basıncı veya LDL kolesterol gibi durumları incelemekte. Bazı gen varyantları riski artırırken, diğerleri azaltabiliyor.
Imperial College London Halk Sağlığı Okulu’ndan klinik araştırma görevlisi Dipender Gill, bu yaklaşımın, genetik yatkınlığı olan bireyleri, bu durumları yaşamayanlarla karşılaştırmak için önemli bir fırsat sunduğunu belirtti. Bu, kan basıncı ve LDL kolesterol düzeylerinin kalp hastalığı riskini nasıl etkilediğini anlamak için önemli bir adım sağlıyor.
Araştırma, genetik, yaşam tarzı ve sağlık bilgilerini içeren geniş çaplı UK Biobank’tan 450.000’den fazla katılımcıyla gerçekleştirildi. Bu çalışma, kalp hastalığının genetik ve yaşam tarzı faktörleriyle olan ilişkisini daha iyi anlama yolunda önemli bir adım olarak nitelendiriliyor.
Genetik Yatkınlık ve Kalp Hastalığı İlişkisi: Yeni Bulguların Ardındaki Gerçekler
Dr. Shapiro, yaptığı açıklamada, yüksek LDL-C ve kan basıncına genetik yatkınlığın, 55 yaşın altındaki bireylerde koroner hastalık riskini artırma potansiyeline sahip olduğunu belirtti. Bu durum sadece genetik risk taşıyan kişileri değil, genç yaşlarda bile yaşam tarzı faktörlerinin yüksek tansiyon ve yüksek LDL kolesterolüne yol açabileceğini gösteriyor.
Yeni çalışmanın sonuçları, önceki Mendelian randomizasyon çalışmalarıyla çatışıyor. Önceki araştırmalar, yaşlı yetişkinlerde kan basıncı ve LDL kolesterol düşürücü ilaçların kalp hastalığı riskini azaltmada etkili olmayabileceğini öne sürmüştü. Ancak yeni çalışmanın yazarları, farklı bir analiz yöntemi kullandıklarını ve yaşın tek başına risk faktörlerini etkilemede tek belirleyici olmadığını ifade etti.
Araştırmacılar, sonuçlarının yaşın sadece bir faktör olduğunu vurgulayarak, LDL kolesterol ve kan basıncını düşüren tedavilerin önemine dikkat çekiyorlar. Bu sonuçlar, orta yaşlı bireylerde yüksek kan basıncının ilerleyen yıllarda koroner kalp hastalığı riskini artırabileceğini ortaya koymuş önceki çalışmalarla tutarlılık gösteriyor.
Büyük ölçekli randomize kontrollü çalışmalar, yaşlı yetişkinlerde kan basıncı ilaçları ve kolesterol düşürücü statinlerin faydalı olabileceğini göstermiştir.
Yazarlar, bulgularının yaşamın erken dönemlerinde kan basıncı ve LDL kolesterol düzeylerini kontrol etmenin önemini vurguladığını belirtiyorlar. Dr. Gill, genç bireylerde bile genetik yatkınlığın kan basıncını veya kolesterol seviyelerini düşürmeye olumlu etki edebileceğini vurguluyor.
Çalışma, yüksek tansiyon ve LDL kolesterolün yaşlılıkla ilişkilendirilmesine karşın, risk faktörlerinin yaşam boyunca kontrol edilmesinin önemini vurguluyor. Gill, “55 yaş altında bile kan basıncınızı ve kolesterolünüzü düşürmenin genel risk üzerinde olumlu etki sağlayabileceğini” ekledi. Bu sonuçlar, kalp sağlığı için erken yaşlarda risk faktörlerine müdahalenin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.